13 Kasım 1986 yılında Zonguldak’ta doğdum. Çocukluk yıllarım, ormanlar ve denizle çevrili bu şehirde sanat ve doğaya karşı derin bir ilgiyle geçti. Lise döneminde graffiti ve dans gibi sokak sanatlarına olan ilgim, beni sanata yönlendirdi ve bu tutkumu bir sanat okulunda şekillendirdim. Bu süreç, sanatsal yolculuğumun temelini oluşturdu ve seramik sanatıyla tanışmamı sağladı. 2010 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’ne yerleştim ve mezun olduktan sonra, 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde yüksek lisans eğitimime başladım ve 2018 yılında mezun oldum.

Sanat benim için bir kendini keşif yolculuğu. Ellerimde şekillenen her parça, yalnızca bir form değil, aynı zamanda hislerimin, düşüncelerimin ve o anki ruh halimin bir yansıması. Çamurla çalışmak, doğanın sunduğu ham malzemeyi hayata döndürmek gibi; her süreçte yeniden doğuşu, dönüşümü ve yaratıcılığı deneyimliyorum.  

Doğanın dokusu ve ritimleri, benim yaratıcı sürecimde başlıca ilham kaynakları. Zonguldak’ta, deniz ve ormanlarla çevrili bir ortamda büyümek, eserlerimdeki doğal ve zamansız estetiğin temelini oluşturdu. Kilin dokusunu koruyarak ve pastel tonlarla hafif dokunuşlar ekleyerek, eserlerimde hem sadeliği hem de zarafeti yakalamayı amaçlıyorum.  

Yaratıcılığımın beslendiği şeyler oldukça çeşitli: Bir yazı, bir melodi ya da günün bir anında yakaladığım bir ışık... Tüm bunlar zihnimde şekillenir ve beni bir form yaratmaya yönlendirir. Çark başında çalışmak ise benim için bir meditasyon gibi; kilin ellerimle hareket bulduğu o anlar, kontrol ve özgürlüğün mükemmel dengesi.  

Eserlerimdeki form ve dokular, yalnızca bir obje değil, bir hikâye anlatır. Örneğin, "Zamansız Dalga" adlı serimde, dalgaların durmaksızın tekrarlayan ritmini ve o ritimden doğan sonsuzluğu yansıtmaya çalıştım. Her parça, izleyiciyi kendi duygusal yolculuklarına davet eder; çünkü her şeyin bir hissi, bir anlamı vardır.  

Tekniklerimde geleneksel ve moderni bir araya getirmeyi seviyorum. Anadolu ve uzakdoğu seramiklerinden ilham alarak, kendi yapmış olduğum fırça ve geliştirdiğim kullanım teknikleriyle eserlerime dokunsal bir zenginlik katıyorum. Geleneksel formları işlerken, malzemenin sınırlarını zorlamaktan ve yeni ifadeler yaratmaktan büyük bir keyif alıyorum.  

Sanatımın merkezinde, izleyiciyi düşünmeye, hissetmeye ve bağlantı kurmaya davet etmek var. Eserlerim bir mekânda yer aldığında, o mekânla bir diyalog başlatır. Bu yüzden, ışık ve alanın eser üzerindeki etkisini daima göz önünde bulundururum. Benim için seramik, sadece bir nesne değil; yaşanmışlıkları, duyguları ve bir sanatçının içsel dünyasını yansıtan bir varoluş biçimidir.  

​​